HAZIRAN2020 Özlem Yurdakul
Beslenmeye fütüristik yaklaşımlar
Yaşamlarımızın bilim ve teknolojiyle dönüştürüldüğü bir gelecek bizleri bekliyor. İşte bu noktada fütüristler de olumlu gelecek yaklaşımının mimarları. Tüketimde sınırsız isteklerimiz var ancak ne yazık ki doğanın çözüm kaynakları sınırlı. 2050’ye gelindiğinde on milyar insanın nasıl besleneceği ise hala akıllarda soru işareti çünkü mevcut gıda talebinin %70 artacağı öngörülüyor. Bu telaştan kaynaklanan oldukça yoğun araştırmalar gündemde ve ana konu da fütürist gıdalar. Bu gıdaların biyoyararlılık ve sürdürebilir yaşama hizmet etmeleri dışında beslenmemiz için ciddi birer alternatif olmaları bekleniyor. Her bireyin farklı genotipi var o yüzden tek doğru olarak kabul edilecek bir beslenmeden bahsetmek pek de mümkün değil. Bu yüzden geleceğimize fütüristik yaklaşımlar biraz da kişisel beslenme önerileri ile şekilleneceğe benziyor. Kesin olan şu ki ekosistemimiz açısından geri sayım süreci çoktan başladı ve kalan süreçte alternatif besin kaynakları açısından acil çözüm üreten bilimsel yaratıcılık sürecine ihtiyacımız var. Teknolojide de fütüristik besin telaşlarımızla ilgili yeni arayışlar her geçen gün ciddi anlamda artıyor. Oldukça tasarımsal ve biyoyararlılığı fazla olan 3D yazıcılar bu teknolojik süreçte kişisel beslenmemize dahil edeceğimiz aşçı makinalardan. Mutfağımızda İstediğimiz bifteği istediğimiz lezzette ve kaloride 3D yazıcı kullanarak elde edebilmemiz mümkün olacak. Daha az enerji tüketimi, daha az sera gazı ve daha az yer kullanımı anlamına gelen laboratuvar ortamında sentetik et üretimi de gelecekte canlı hayvansız et seçenekleri arasına gireceklerden. Uzun bir süredir protein üretim timi gibi çalışan pek çok bilim adamı sürdürülebilir besin kaynaklarının peşinde iz sürmeye devam ediyor. Bunlardan bazıları asla yemem diyeceğiniz türden böcekler olmasına rağmen bitkisel proteinlerden daha fazla sindirilebilirliğe sahip ve iyi bir sanitasyondan sonra tatmin edici birer protein kaynağı olabilecekler. Geleceğin faydalı böceklerinden olan cırcır böceğinin 100 gramında 13 gr protein bulunurken çekirge ise 21 gr protein içermekte. Un kurdu ve siyah asker böceği ise beslenme tercihlerimizin arasında yer alacak diyetsel yağ içerikli insektlerden. Aslında yakın gelecekte tüketici algısını da ciddi bir değişim bekliyor çünkü böcek burger ve böcek jelatininden elde edilmiş dondurma gibi alışılmışın dışında besin alternatiflerine sıkça rastlanacak. Gelecekteki beslenmemize diğer bir çözüm de mikroorganizmalardan elde edilen alternatif besinler. Çünkü 'microbial food'lar geleceğin besin seçenekleri arasında yer almaya başladı. Bazı candida türleri, küf ve bakteriler bu tarz besinlerin eldesinde kullanılacak görünmez canlılardan. Yani mikroorganizmaların faydalı olanlarından tek hücre proteini üretilebilecek. 'Single cell‘ denilen bu hücre proteinleri bazı toksik etkiye sahip olsa da gittikçe tükenen besin kaynaklarımız için iyi birer alternatif olacağa benziyor. Avantajları kolay çoğalabilmeleri dolayısıyla zamandan tasarruf olan bu görünmez canlılardan omega3 ve omega 6 ile zenginleştirilmiş mikrobiyal yağ eldesi mümkün. Son zamanlarda yine mikroorganizma kullanımı yoluyla vegan seçenek yerine geçecek olan canlı hayvansız süt ve süt ürünleri üretimi de gündemde. Marketlerde yerini alacak olan inek sütüyle aynı lezzette ve aynı protein değerine sahip laktozsuz ve hormonsuz olan bu alternatif besin seçeneği için gerekli olan ham madde tabii ki süt kazeini. Bu iş için seçilen mikroorganizma türü ise genetiği modifiye edilmiş Sacchoromyces Cerevisia. Bilindiği gibi teknolojik keşiflerin önü sürekli açılıyor; bitkisel kaynaklı beslenmeyle ilgili yatırımların yanında hücresel kaynaklılara da yatırım artmaya başladı. San Francisco firması olan 'perfect day foods’ hücresel yatırım yapan fütürist yatırımcılardan. Canlı hayvansız hücresel süt üretimini gerçekleştiren firma canlı hayvancılığın ekosisteme verdiği zararlardan oldukça şikayetçi. Çünkü sadece canlı hayvancılığın ekosistemdeki dengesizliğe yani sera gazı emisyonuna katkısı çevresel yaklaşım açısından hiç de küçümsenecek bir miktar değil (%15-24). Aslında hem ekosistemimiz hem de sağlığımız açısından fazla değil ama yeterince yemek zorundayız. Çünkü gezegenimizdeki varolan besin kaynaklarının git gide daha sınırlı hale geleceği ortada. Tespit edilen alternatif besin kaynakları ise gelecekteki besin ihtiyacımıza çözüm üretse bile maliyet açısından fütürist yatırımcıları zorlayacağa benziyor.